Hafta içinde yoğun veri gündemi
ile karşılaştık. Pazartesi günü 2012 % 2,2 büyüyerek pek de yumuşak olmayan sert bir iniş yaşadığımızı
öğrendik. Daha sonra 2012 yılı çocuk işgücü anketi sonuçları açıklanarak, 6 –
17 yaş arası gelecek neslimizin ne kadar düşündürücü ve üzüntü verici bir tablo
ile karşı karşıya kaldığını öğrendik ve bugün de Mart 2013 TÜFE ve ÜFE endeks
rakamları ile enflasyonun yukarı doğru tırmanmaya başladığı ancak dış talebin
katkısının sınırlı olduğu ilk üç ayda tekrar iç tüketime dayalı, ithalata
dayalı büyümenin başlamış olduğunu öğrendik.
Hafta içinde Bahçeşehir
Üniversitesinden akademisyen arkadaşım Emrah Aydınonat “Nerde Doğsam” adlı
güzel bir araştırma yazısını TEPAV sitesinden duyurmuştu. http://www.tepav.org.tr/tr/blog/s/3913.
Yazıda beni en çok düşündüren bir o
kadar da üzen husus, Economist dergisinin hazırladığı Nerede Doğsam araştırma raporunda Türkiyenin 80 ülke arasında
51. sırada yer almasıydı. Ardından TUİK’in 6 –17 yaş arası Çocuk İşgücü anket
sonuçları yayınlandı. Buna göre, Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki çocuk
sayısı, 2012 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarında uygulanan Çocuk İşgücü Anketi
sonuçlarına göre 15 milyon 247 bin kişidir. Bu yaş grubundaki çocukların
%66,5’i kentsel, %33,5’i kırsal yerlerde yaşamaktadır. Çocukların %91,5’i bir okula devam ederken,
%8,5’i okula devam etmemektedir. Yaş grupları itibarıyla, 6-14 yaş grubundaki
çocukların %97,2’si, 15-17 yaş grubundaki çocukların ise %74,7’si okula
devam edebilmektedir. Ekonomik faaliyette çalışan 6-17 yaş grubundaki
çocukların istihdam oranı ise %5,9’a
çıkmıştır. Bu yaş grubundaki
istihdam oranı 2006 yılı sonuçlarına göre aynı düzeyde kalırken,
çalışan çocuk sayısında 3 bin kişilik artış gerçekleşmiş ve çocuk istihdam
oranı, 6-14 yaş grubunda %2,6, 15-17 yaş grubunda ise %15,6’ya yükselmiştir.
İstihdamın sektörel dağılımı incelediğimizde ise, sıkıntının boyutu giderek
artmaktadır. Buna göre, 2006 yılında tarım sektöründe çalışan çocuk sayısı %
36,6’dan; 2012 yılında % 44,7’ye yükselmiştir. Sanayi istihdamı ise tam bir
fiyasyo. 2006 yılında ki istihdam % 30,9’dan 2012 yılında % 24,3’e
gerilemiştir. Hizmet sektörü % 31 seviyesinde hareket etmiştir. Raporda
dikkatimi çeken bir başka husus da iş durumu kaynaklı. 2006 yılında ücretsiz
aile işçisi % 40,7’den 2012 senesinde %
46,2’ye yükselmiştir.
Bana göre belki de 2012
büyümesinden daha önemli bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu üzülerek belirtmek
istiyorum. Kurumsal olmayan nüfusun %20,6’sını oluşturan 6-17 yaş grubu çocuklarımız sanayi
toplumundan tarım toplumuna doğru ilerlemeye devam ediyor. 2012 yılı
istihdamını hatırlarsanız tarım istihdamı %24,6, sanayi istihdamı % 19,1,
hizmet istihdamı ise % 49,4’e ulaşmıştı. Bu tablo bizi 2023 hedeflerinden
uzaklaştırır. Sanayi sektörüne dayalı, katma değer yaratan büyüme modeli
öncelikle tarım ve hizmet istihdamını frenlemek ile başlayacaktır. Çocuk
istihdamının tarıma yönelmesi, sanayi sektörünün gelecek 10 yılı için endişe
vericidir. Bir diğer önemli husus da ücretsiz aile işçisinde başlayan artıştır.
Gini katsayısı dediğimiz gelir dağılımı için çok önemli olan gösterge Türkiye
için 0,40 civarında. Avrupa ülkelerinde ise bu oran 0,20-0,25lerde. Gelir
dağılımında iyileşme ve büyümede verimlilik
bekliyorsanız önceliği yine çocuk istihdamına vermeliyiz. Yoksa, 2012
senesinde olduğu gibi, yumuşak iniş beklerken sert iniş ile piste çakılırız.