2011 YILI ABD VE EURO BÖLGESİ EKONOMİK BEKLENTİLERİ VE GERÇEKLER

Analistlerin raporlarına göre, ABD'nin 2007 yılında yüzde 67,9 düzeyinde olan borç stok rakamı,  2014'te yüzde 108,2'ye, Euro Bölgesi'nin yüzde 65,7'den yüzde 95,6'ya, Japonya'nın yüzde 187,7'den yüzde 245,6'ya ve İngiltere'nin yüzde 44,1'den yüzde 98,3'e ulaşacak. Obama hükümetinin açıkladığı harcama planına göre,  ABD ekonomisinin borcu önümüzdeki birkaç yılda ikiye katlanacak duruma gelebilir. Bu durum, özel sektörün ihtiyacı olan kaynakların ABD hazine kağıtlarına gitmesine ve özel sektörün  yeni yatırımlar için finansman bulmasını büyük ölçüde zorlaştıracaktır. ABD işgücü piyasasının içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı ve artan işsizlik nedeniyle halkın tasarruflarında gerileme devam etmektedir.
2011 yılında,  ABD’de tüketimin artabilmesi için, öncelikle varlık fiyatlarının kalıcı bir artış trendine girmesi ve geleceğe dönük beklentilerin ve özellikle de güven duyacakları bir işgücü piyasasının oluşması beklenecektir. Ortaya çıkan bu bekleyiş, önümüzdeki birkaç yılda tüketim talebinin, GSYİH büyüme rakamına göre daha yavaş olmasına ve ekonomik büyümenin sınırlı kalmasına neden olacaktır. Borç yükünün bu derece arttığı bir dünya ekonomisinin gelecek yıllarda sürdürülebilir yüksek  büyümeye devam etmesi kolay olmayacaktır. İşin ilginç yanı ise,  AB'nin Maastricht kriterlerine göre üye ülkelerin, milli gelirlerinin yüzde 60'ından fazla borçlanmamaları ve yüzde 3'ünden fazla bütçe açığı vermemeleri gerekirken bunu ihlal edenlere yönelik herhangi bir yaptırım öngörülmüyor. AB Komisyonunun hesaplamalarına göre 2010 yılı itibariyle kamu borçlarının milli gelire oranı Yunanistan'da yüzde 140, İtalya'da yüzde 119, Belçika'da yüzde 99, İrlanda'da yüzde 97, Fransa ve Portekiz'de yüzde 83, İngiltere ve Macaristan'da yüzde 78 ve Almanya'da yüzde 76 düzeyinde bulunmakta.
 Likiditenin son derece önemli olduğu bir döneme giriyoruz. Muhtemelen, gelişmiş ülkeler, artan borç yüklerini  karşılayabilmek adına, vergi gelirlerini arttırmaya, yatırım kararlarını uzun vadeye yaymaya çalışacaklardır. Sıkı maliye politikasının hüküm sürdüğü bir ekonomide, istihdam politikası, 2011 yılının en önemli ekonomi sorunu olmaya devam edecektir. Euro bölgesi ise,  2011 yılınca muhtemelen yüzde 0,7- 2,1 arasında büyüyecektir. Kurtarma fonu olarak nitelenen 750 milyar euronun bile ne derece yeterli olacağı tam olarak netlik kazanmamasına rağmen, 2011 yılı için Euro bölgesinde göstergeler negatif olmaya devam edecek gibi görülmekte. Burada şüphesiz, Avrupa  bankaların 2011 yılı performansları rönesans kıtasının verilerini etkileyecektir.  Bankaların sermaye tabanını süratle güçlendirmesi gerekmektedir. Özellikle, 2011 yılı içinde  Euro bölgesi ülkeler, yapısal reformlara hız vermelidir.
2011 Yılının, ülkemize ve tüm dünya insanlarına, sağlık, mutluluk, başarı ve huzur getirmesi dileklerimle,

Dr. İsmet DEMİRKOL