Açıkçası, 22 Mayıs tarihinde Ben Bernanke’nin tahvil
alımlarını gelecekde azaltabiliriz
mesajını ne amaçla verdiği uzun süre tartışılacak gibi geliyor. Dün akşam
Türkiye saati ile saat 21,30’da FED, gerçekten piyasaları sevindiren likiditeye
devam mesajı ile makro görünümü izlemeye devam edeceğiz mesajını verdi. Bu
süreç de Fedaral Açık Piyasa İşlemleri Komitesinin Aralıkda yapacağı toplantıya
kadar Borsalarda yükseliş, tahvil-bono piyasasında ve Dolarda ise gerilemeye
görülmesi muhtemel gözüküyor. Şüphesiz en karlı çıkan Gelişen
Ekonomiler oldu. Şu anki süreçde Doların 1,95’in de altını görmesi olumlu bir
gelişme olmasına rağmen FED’in tahvil azaltma kararını gözden geçireceği süreye
kadar Türkiye ne yapmalı artık onu konuşmalıyız.
Öncelikle
Türkiyenin büyüme modeli ağırlıklı olarak
iç talebe dayalı devam ettiği için, dövizdeki gerilemenin ithalatı
yükseltebileceği unutulmamalıdır. TCMB tarafından dün açıklanan kısa vadeli Dış
Borç Verilerine göre, Temmuz ayı sonu itibariyle, kısa vadeli dış borç stoku,
2012 yılı sonuna göre yüzde 24,5 oranında artışla 125,7 milyar dolar oldu. Bu
artışda özellikle özel sektörün ve bankaların yurt dışından kullandığı
kredilerdeki artış, 2013 senesi ilk 7 ayında kısa vadeli dış borç stok'unu
%24,5 oranında arttırdı. Özellikle geçen hafta açıklanan Ocak-Temmuz dönemi
ödemeler bilançosundaki finans hesabında, Banka Kredileri 22,417 milyar $'a
ulaşmış durumda. Önceki senenin Temmuz ayı ile kıyaslama yapacak olursak, Banka
Kredileri 11,870 milyar $ civarındaydı. Burada en önemli risk, şuan kısa vadeli dış borç artışı, Dövizdeki
gerileme her ne kadar özel sektörün
döviz açık pozisyon riskini bir nebze de olsa geriletse bile cari açık
sorunu hala devam etmekte ve Doğrudan Yatırım girişlerinin ilk 7 ayda 5,1 milyar
$ olduğunu, Portföy yatırımları ve Banka Kredileri ile ödemeler dengesi
finansmanının devam ettğini, risklerin ise ertelenmeye devam ettiğini unutmamak
gerekiyor.
Dr. İsmet DEMİRKOL
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi